Brazil (1985)

Terry Gilliam, United Kingdom, Engilish, 142 min, 1985

http://www.imdb.com/title/tt0088846/
http://en.wikipedia.org/wiki/Brazil_%28film%29
http://www.rottentomatoes.com/m/1003033-brazil/
http://www.metacritic.com/movie/brazil
http://www.allrovi.com/movies/movie/brazil-v6977


Gerçek terörist devlet midir?



Bu soru filmde asıl yatan konu. Brazil, Terry Gilliam'ın bilinmeyen bir gelecek zamanda geçen, toteliter bir devlet yönetimin altındaki insanların, bürokrasi denen bir kabus içinde ezildiğini tasvir eden bir başyapıtı. Fevkalade bir görsellik ve hayal dünyası sahip olan film Terry Gilliam'ın binbir zorluklardan sonra yayınlatmayı başardığı bir klasik. George Orwell'in klasik romanı, 1984 temel alan film geçtiği mekan itibariyle ve uğraştığı konularla Kafka'ya bir selam niteliğinde. Film hakkında söyleniblecek herşeyi içeren bir incelemeyi de sizlerle paylaşmak istiyorum,

alıntı:
Gerçek mi Rüya mı?

Distopya kelimesine sözlükte karşılık gelen anlama bakacak olursak: “Ütopik toplum anlayışının anti-tezini tanımlamak için kullanılır.” yazısını görürüz. Yani gerçekte olan “olmayan yer” anlamına gelen ütopik kelimesinin her zaman için kullanılan anlamı olan “iyi bir yer” tanımını göz önüne alırsak distopya “ kötü bir yer” anlamına gelmektedir. Brazil filmi tam anlamıyla distopik bir filmdir. Çünkü film tam olarak da düzenli bir kaosun (Terry Gilliam’ın takma adı Kaptan Kaos’tur.) zaman ve mekân örüntüsü içerisinde yansıtılmaktadır seyirciye. Filmin adının ortaya çıkış hikâyesi ise ilginçtir. Terry Gilliam bir gün endüstriyel kirliliğin tüm sevimsizliğiyle gözler önüne serildiği bir liman kahvesinde otururken etraftaki gri atmosfer, liman işçilerinin yüzlerindeki mutsuzluk arasında 1939 yılına ait “Aquarela do Brasil” parçasını duyar bir adamın radyosundan. Hareketli bir ezgiye sahip olan parçanın yönetmenin bulunduğu ortam ile tezat oluşturması Brazil filminin temellerinin atılmasını sağlamıştır. Film içerisinde aslında Brezilya ile ilgili herhangi bir hikâye ya da olay yer almamasına rağmen film adını bu parçadan alır. Filmde de sürekli çalan parça aslında tam da filmde de bulunduğu atmosfer ile tezat yaratmaktadır.


Brazil filmi tür olarak fantezi, komedi, drama öğelerini barındırmaktadır. Kafka ve Orwell eserlerinin benzeri atmosferler çağrıştıran film, Orwell’in “1984” adlı eserinin benzeri imgeler barındırmaktadır. Enteresan olan ise yönetmenin film çekilmeden önce “1984” adlı eseri okumadığını belirtmesidir. Ne kadar gerçektir bilinmez ama yine de filmin başarısına gölge düşürecek bir sorun yaratmaz bu durum.

Film genç bir devlet memuru olan Sam Lowry’nin hayallerinde geçmektedir aslında. Terry Gilliam’ın sevdiği birçok tarzı bir arada barındırır film: Rüyalar, hayaller, sistem eleştirisi, farklı bir anlatım ve bakış açısı. Brazil filmi Gilliam filmografisinde bir üçleme içerisinde incelenmektedir denilebilir. Sırasıyla Time Bandist (1983), Brazil (1985) ve Adventures of Baron Munchausen (1989). Birçok imgenin, düşüncenin, dikkat çekici diyalogun yer aldığı bu filmlerin ana teması rüyalar ve fantezilerdir. Yönetmen Time Bandits filmiyle bir çocuğun gözünden, Brazil filmiyle bir yetişkinin gözünden, son olarak da Adventures of Baron filmiyle de yaşlı bir adamın gözünden rüya temasını mercek altına almıştır. Filmleri için aşırı bir emek ve zaman harcayan, ince eleyip sık dokuyan Gilliam’ın Brazil filminin çekimlerinin bitmesine doğru aşırı stres ve beğenilmeme korkusu yüzünden yürüme yeteneğini kaybettiği söylenir.

Filmin konusuna geçecek olursak, “Sıradan bir devlet memuru olan Sam Lowry (Jonathan Pryce)’nin sıra dışı hikâyesi.” diyebiliriz basitçe ama hiç de basit olmayan bir anlatımla. Sam Lowry bilgi bakanlığında çalışmaktadır. Bilgisayarlar tarafından yönetilen bir dünyada kendi içine kapanmış, hayallerinde yaşayan bir istatistikçidir. Gilliam tarafından yaratılan mekân bürokrasinin yoğun olarak hissedildiği, tam anlamıyla kan emici bir hükümet tarafından yönetilen bir yerdir. İnsanların kendi elleriyle yarattığı makineler insanların hayatlarını bir paradoksa sokmak için çalışması ile ön plana çıkarılmıştır. Terry Gilliam'ın bu denli sistem karşıtı olmasının nedeni kimilerince yaşadığı bir olaya bağlanır. Kısaca açıklamak gerekirse yönetmen ve eşi iyi niyetli protestocu bir grubun arasına karışır, sonrasında ise polis ile karşı karşıya kalırlar ve... Terry Gilliam daha sonraları bu acı olayı şöyle tanımlayacaktır: "Cehennemi tattığım ilk an oldu..." Bu küçük anı da bize Gilliam sineması ile ilgili birçok bilinmeyeni açıklar (Yaşadığı bu olay sonrasında Gilliam ABD’yi tamamen terk etmiş ve İngiltere’ye yerleşmiştir). Sam Lowry’nin gerçek dünyadan koparak hayallere dalması yönetmenin en sevdiği konuları ele almasını yansıtır. Bürokrasi ve teknoloji kapanına sıkışmış olan Sam mutluluğu ve kaçışı hayallerde bulur. Rüyasında sürekli olarak aynı kadını, yani Jill’i (Kim Greist) kurtardığını görür. Mitolojik göndermeler de içeren filmde Sam Lowry kendini İkarus -Yunan mitolojisinde Dedalus’un oğludur. Kapatıldıkları kafesten kaçmak için babasının balmumundan yaptığı kanatları kullanırlar. Kaçarken güneşin cazibesine ve çekiciğine dayanamayıp ona doğru kanatlanan İkarus kanatları eriyince denize düşerek ölmüştür- ile özdeşleştirir hayallerinde.
Jill ise aslında devlet tarafından aranan bir terörist olarak gösterilmektedir. Ama Jill’in söylediği bir cümle de hayli düşündürücüdür: “Ne teröristi? Sen gerçek bir terörist gördün mü hiç?” Filmde gerçekten de gerçek bir terörist yoktur aslında. Filmin başında ise terörist saldırıların 13 yıldır söylendiği belirtilmiştir. Bu durum da insanın aklına (tam da Gilliam’ın istediği gibi) “Gerçek terörist devlet midir?” sorusunu getirir.

Her sahnesi başlı başına bir olay, bir konu olan filmde kısa fakat garip ve dikkat çekici rolüyle Robert De Niro’yu da görürüz. Bol bol söylediği “We are all in together” sözüyle garip tesisatçı Harry Tuttle rolünde görülmektedir. Filmde aslında tüm karakterler için “garip” sözünü kullansak çok da yanılmayız. Sam’in estetik düşkünü annesi, Sam’in hayallerinde yaşattığı, sevdiği, kurtardığı fakat sistem tarafından terörist ilan edilmiş bir kadın, tesisatçılar, bol bol su boruları, ileri derecede gelişmiş bilgisayarlar, garip yaratıklar, “we do the work, you do the pleasure” sloganıyla çalışan central services personeli (Bob Hoskins, Bryan Pringle)…
Özetleyecek olursak Gilliam filmografisinde çok iyi bir yere sahip olan film yukarıda anlatılanların dışında aynı zamanda kara bir mizah içerdiği için tebessüm ettiren, düşündüren bir yapıda. Gilliam hakkında bilgi sahibi olmak, türünün en iyi filmlerinden birini izlemek, kara mizah tarzının inceliklerini öğrenmek ve içinde bulunduğumuz ve bulunacağımız geleceğe bir göz atmanız için kesinlikle izlemeniz gereken bir film.

Bunca zaman kenarda beklettiğim bu kült filmi kenarda beklettiğim için kendime küfrederken, kaçırılmaması gereken bir sahneyide paylaşayım sizinle,



Film yaşadığımız bürokratik sorunlar itibariyle bize fazla uzak sayılmaz aslında. Filmin sonuda kendisi kadar mükemmeldir. Film izlemeden bir kez ve izledikten sonra bir kez daha izleyin derim. 142dk'lık Criterion Collection ya da Director Cut sürümüyle izleyin unutmayın. Son olarak tüm amerikan kapitalist film stüdyoların amına koyayım. Böyle bir filmi çıkarılmaması için uğraşanlar, bu kadar mı orospuçocuğu olunur. Ted Browning'e de yaptıkları aynısıydı piçlerin. Bakınız; BURAYA



eng

One of the truest statements about originality in art comes from T.S. Eliot: "Immature poets imitate; mature poets steal." Terry Gilliam is one of cinema's mature poets. His "Brazil" features homages to numerous other films, ranging from "Modern Times" to "The Empire Strikes Back," and its plot is broadly similar to "Nineteen Eighty-Four." Yet the result is intriguingly fresh and creative.

The best adjective to describe the movie's tone is "whimsical." It's the type of sci-fi film with an almost childlike fascination with strange sights and happenings. Rarely has a film so pessimistic been this much fun. Many sci-fi films since "Brazil" have attempted a similar approach, usually with little success. The chief problem with most such films (e.g. "The Fifth Element") is that they get bogged down in plot at the expense of emotional resonance. "Brazil" avoids this fate: while the movie possesses psychological and thematic complexity, its plot is fairly simple, and the humor, quirky as it is, never relies on throwaway gags. Even the oddest moments have a certain poignance.

The story seems to take place in a fascist alternative world. It isn't "the future" exactly. The technology is weird-looking but hardly superior to anything in our world. Money transactions are sent through pipes in what looks sort of like a crude version of ATM. (One of the film's several nods to silent movies occurs after a character tries to stuff one of these pipes with wads of paper.) The pop culture references are positively retro, from the title song to scenes from the film "Casablanca."

The evil of the government in this film is driven not so much by cruelty as by bureaucratic incompetence, much of which is played for laughs. But some of the scenes look eerie today, in our post-9/11 world, and are good fodder for conspiracy theorists. Pay particular attention to the scene where the official boasts that the government is winning its war against "the terrorists." The movie is ambiguous as to whether there are any real terrorists, and we have a sneaking suspicion that the explosions are caused by the government itself. The plot is set in motion by a typographical error leading an innocent man to be arrested instead of a suspected terrorist. The movie is not about this man but about a meek government worker, Sam Lowry (Jonathan Pryce), who's observing from the sidelines. Robert De Niro has a cameo as the wanted "terrorist" whose crime, from what we see, consists of doing home repairs without the proper paperwork.

I have noticed that most of the classic dystopian tales are fundamentally similar to one another. But "Brazil" approaches the genre in a uniquely psychological way. Sam Lowry is different from the standard protagonist who rebels against the government due to noble motives. He doesn't seem to have any larger goals than his own personal ones. He isn't trying to make the world a better place. He's only longing for a better life for himself, one more exciting and romantic than the humdrum existence he currently occupies, where he's beset by an overbearing mother, a pitiful boss, and a dull job. In the midst of this bureaucratic nightmare state, he cares only about such matters as getting his air conditioning fixed and stalking a female stranger who physically resembles his fantasy woman--or so he perceives. The woman, as played by Kim Greist, appears in his fantasies as a helpless damsel with long, flowing hair and a silky dress who sits in a cage while he battles a giant Samurai warrior. The real-life woman he pursues, also played by Greist, sports a butch haircut, drives a large truck, and has a cigarette dangling from the corner of her mouth.

It's a testament to Pryce's performance that he commands our total sympathy the whole time. We feel for him and go along with the romantic adventure he attempts to create for himself. His nervous, stammering personality is one that would have been easy to overdo, yet Pryce strikes just the right note, especially as we begin questioning the character's sanity. At one point, another character tells him that "You're paranoid; you've got no sense of reality." But who wouldn't be paranoid in such a setting? The scene brings to mind the old joke that goes "You're not paranoid. Everyone really is out to get you." The movie inhabits such a whacky, surreal world full of strange people and sights that Sam Lowry almost seems sensible by comparison. Creating a character like this was a fresh, innovative twist on a genre that normally loses sight of human personalities.

fragman -/- trailer:

http://youtu.be/4Wh2b1eZFUM

online izle -/- watch online:

http://goo.by/w82NX4

indir -/- download:

Brazil.1985.Criterion.Collection.DvdRip.XviD.ac3-Arcon

http://pastebin.com/8R2X8JEG
http://pastebin.com/bWDVGhR9
http://pastebin.com/HhrVU9Ld

Brazil (1985) 720p BluRay X264-AMIABLE
Brazil.1985.720p.BluRay.X264-AMIABLE
Date .....: 3rd July 2011
Runtime ..: 02:11:40
Size .....: 5.47gb
Video ....: 1280x688 (X264 @ 23.976fps)
Bitrate ..: 4396kbps
Audio ....: DTS 1509kbps
Source ...: Retail Region A Blu-Ray
Lang .....: English
Subs .....: English / French / Spanish
http://pastebin.com/DBXysDiR

torrent:

Brazil 1985 WS Director's Cut
http://thepiratebay.org/torrent/4747606/Brazil_1985_WS_Director_s_Cut_XviD_MultiSub_-_WunSeeDee_-

Brazil 1985 720p BluRay x264-CHD
http://btjunkie.org/torrent/Brazil-1985-720p-BluRay-x264-CHD/43585571499c2a83bb4004fb5f3b40fdb875d139ecd4

Brazil 1985 x264 DTS-WAF
http://btjunkie.org/torrent/Brazil-1985-x264-DTS-WAF/43581a03b60486297bb2d03e7c9e962516bf4c473310

Brazil 1985 720p BRRip x264-x0r
http://www.vertor.com/torrents/2421631/Brazil-1985-720p-BRRip-x264-x0r

altyazı -/- subtitles:


http://sinema.yedincigemi.com/7g-101-Brazil.html
http://www.turkcealtyazi.org/mov/0088846/brazil.html
http://divxplanet.com/sub/m/883/Brazil.html
http://www.podnapisi.net/index.php/ppodnapisi/search?tbsl=1&sJ=2&sY=&submit=Search&sK=Brazil

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder