EP’Yİ İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN! / CLICK HERE TO DOWNLOAD THE EP!
Farklı olanı kendine benzetmek yahut görmezden gelinebilecek kadar marjinal ilan etmek iktidarcıkların, bizzat mevcudiyetleri için, sorgulanılamaz -sandıkları- yöntemleridir. Etrafında deniz olsun olmasın, adacıklardan vatan yaratmak, imal ettiği yavrucukların kayıtsız şartsız o mamul olmasını ve sadece kendisine ait olmasını istemek, iktidarın kurduğu hiyerarşide, hepimizi baştan bildik bir egemenlik kıskacına götürür.
Adacıklar hiçbir yere dönüşür; tarifini iktidarlardan, kurucularından, kurtarıcılarından alır, yabancılaşır, aynılaşır. Egemen, eşitsiz tahrip alanını böylece yaratır. Korku kokar, nefrete döner, neşe körelir, mana yiter, içten içe isyan eder. Yavrular kıskaçtadır ve özgürleşmek için çırpınır. Kanatları körpedir, yuvadan aşağı asla itilmez. Had safhada olan teşvik değil tehdit de olsa uçacağı anı kendi yaratır.
Faşizm kendini dayatır, en estetikleştirilmiş formlarda, şefkatliymişçesine, tam da gündelik yaşamda, sonsuzca.. Militarizm kokar her yer, çözümsüzlüktür tek muteber değer. Aksi dile gelmez, dile gelmedikçe düşlere girmez; umut kayıptır ve hiç kimse yalnızlaşır.
Coğrafyalar parsellenmiştir, hem de biz kimseciklere sorulmadan. Yüksek ve temsili iktidarlar arasına sıkışmış bir politika içinde yok olan insani, basit, tekil ve dolayısıyla kolektif yaşamlardır.
Süre giden çözümsüzlükse eğer, mevcut militer aparat sorgulanmalı ve askersiz bölgeler yaratılmalıdır. Sınır çoğalır ve yakınlaşır, daralır ve daraltır, sınıfsa uzaklaşır, gözden yiter; lakin sınırsızca oradadır ve bakmamızı bekler.
Doğru nota yok, notayı koymak, aramak, basmak yeter; silahsız bir dünya için şarkı söylemeye değer.
To liken the different one to himself or to marginalize it for ignoring are the -so called- uniquely methods of the powerishes to declare themselves for their availability. Weather confined by the sea; creating countries from islets and the desire to own the produced sweet little cubs unconditionally as products take all of us through a familiar hegemony clamp in the hierarchy which is already set up by the power.
There the islets transform to be nowhere. Its definition is put by the establishment, by the savior; there it is alienized and becomes to be the same. Sovereign, thus creates its unequal damaged ground. It smells fear, turns to hatred, joy is blunted, the meaning is lost but revolts implicitly. Cubs are clamped and struggling for emancipation. Wings are fresh, never pushed down from the nest. Even if the threat is on the rise but not encouragement, they create their own moment to fly.
Fascism is self imposed, in the most aesthetically integrated forms, as if it is tender, just in everyday life, endlessly .. One smells militarism everywhere, the only valid value is deadlock. The contrary has never started to be talked, than it has never come down dreamed of, the hope is lost and no one gets isolated.
Geography is plot, and even without being asked to us, the not-a-souls. Squeezed in a policy between high and representative establishments, the one who disappears is the humane, simple, individual and therefore the collective life.
If the ongoing is the deadlock, there the current military apparatus should be questioned and the military-free zones should be created. The border multiplies and becomes closer, shrinks and becomes shrinking and the class is removed, vanishes from the eyes, yet it is there borderlessly and expects us to look at.
No right notes. To put a note, to search, to beep it is enough; worth singing for an unarmed world.
kayıt / recording: Bandista, Stüdyo Red / İSTANBUL editing: Bandista
miksaj / mixing: Stüdyo Red / İSTANBUL mastering: Analog Dimension / Krakovany, PIEŠŤANY kapak / cover: Bandista ağustos / august 2010
… ya emperyalizmin zaferi, tıpkı kadim Roma’daki gibi tüm bir uygarlığın çöküşü, nüfussuzlaşma, perişanlık … büyük bir mezarlık. Yahut enternasyonal proletaryanın emperyalizm ve onun savaş yöntemleri karşısındaki şuurlu etkin mücadelesi demek olan sosyalizmin zaferi. Bu dünya tarihinin dilemması, tam bir ‘ya o ya o sorusu;’ ibrenin hangi yöne döneceği kararı sınıf-farkındalığındaki proletaryanın önünde duruyor. Uygarlığın geleceği ve insanlık, proletaryanın devrimci enstrümanlarını eline alıp bu terazi dengesini bozmasına bağlıdır. Bu savaşta emperyalizm kazandı. Onun kanlı soykırım kılıcı, ibreyi ızdırabın uçurumuna doğru gaddarca bükmüştür. Tüm sefaletin ve utancın yegâne telafisi proletaryanın kendi kaderinin hükmünü nasıl ele geçireceğini ve hâkim sınıflara uşaklık rolünden nasıl kurtulabileceğini kaybettiğimiz bu savaştan öğrenmemiz durumunda olabilir.
… entweder Triumph des Imperialismus und Untergang jeglicher Kultur, wie im alten Rom, Entvölkerung, Verödung, Degeneration, ein großer Friedhof. Oder Sieg des Sozialismus, das heißt der bewußten Kampfaktion des internationalen Proletariats gegen den Imperialismus und seine Methode: den Krieg. Dies ist ein Dilemma der Weltgeschichte, ein Entweder-Oder, dessen Waagschalen zitternd schwanken vor dem Entschluß des klassenbewußten Proletariats. Die Zukunft der Kultur und der Menschheit hängt davon ab, ob das Proletariat sein revolutionäres Kampfschwert mit männlichem Entschluß in die Waagschale wirft.
Rosa Luxemburg, Fasıl/Teil I, “Junius” Kitapçığı/Die “Junius” – Broschüre (Sosyal Demokrasinin Krizi/Die Krise der Sozialdemokratie), 1916.
1 yorum:
rapid linki yokmu ya da ben bulamadım
Yorum Gönder