END:CIV Premise 1






Download Premise 1 (MP4 120MB)

Download Clearcuts Versi0n 2 (MP4 120MB)

(from submedia.tv) Here’s the latest from END:CIV. Both clips include footage and interviews we shot during our west coast tour. Interviews include Ward Churchill, John Zerzan, Lierre Keith and Dr. Michael Becker.

The first piece breaks down the first premise of Derrick Jensen’s “Endgame”

“Civilization is not and can never be sustainable. This is especially true for industrial civilization.”

The second clip is an updated edit of “Clearcuts” first released on the world wide web in June.

Johnny Cash : Olunabilecek Bir Adam


Diye başlayan bir hayat yoludur onun için, country müziği. Siyahlar içinde yolculuk eden bir adamın söylediği şarkılardır. Yürüdüğü yol hiç bir zaman kolay olmamıştır. Üzerinde bir kardeşin ölümüyle geçen pişmanlık, askeri disiplinin getirdiği ağır yüklerden dolayı bozulmuş sinirler ve tüm gençliği boyunca dinlediği country müzik vardır. Hepsinden doğan ve muhteşem bir sesle sizi müziğe odaklanmanızı sağlayan bir kişi doğmuştur.

Boktan bir hayat hikayesi vardır. İlk popularite, büyük paralar kazanma, uyuşturucu bağımlılığı, evlilik - boşanma ikilemi, büyük geri dönüş, tekrar popularite, itaatkar olmamanın getirdiği zorluklar ve yavaş yavaş unutulma. Hepsiyle kavga etmiştir. Diğerlerin sesi olmuştur. Nixon'un daveti üzerine gittiği beyaz sarayda USA başkanın söylediği country parçalarını bilmediğini söyleyerek politik şarkılar söylemiş bir adamdır. Hiç bir zaman istenilen bir adam değil özenilen bir adam olmuştur. Son yıllarda kendini ilahi yola adamıştır.



Hurt, klibinden de anlaşılacağı gibi bir vedadır. Boşa harcanmış bir ömür, yaşanmış boktan bir hayat ve geride bıraktığı muhteşem bir iz vardır. Klibin sonunda İsa'nın çarmığa gerilişi gibi kendinin de ölümü, bir özgürleşme ve sonradan bir anlaşılma olacağını söylüyordu klipte.




Son günlerinde kendi hayatını oynayacak adamı seçmişti Johnny ve June. Ve öldükten bir iki yıl sonra film bitip sinemalarda oynadığında, Cash'in o çarpıcı hayatı gözler önündeydi. Joaquin Phoenix'i seçmişti.

Walk the Line, Cash'in tüm hayatını tamamen yalın ve gerçek dille anlatır. İzlerken Cash'e kızarsınız, yaptığı hataları anlamazsınız, aptal yerine koyarsınız. Ama gerçekten aynı şeyleri yaşamış bir adamın bu kabiliyeti sürdürmesini ve efsane olmasının nedenini çok iyi görürsünüz. Çünkü bu "siyah giyen adam" her zaman ayakta kalmıştır. Her zaman daha kuvvetli olmuştur. Her olaydan sonra, her dibe vuruştan sonra daha güçlü dönmüştür hayata. Ve kendi gerçeklerini başkalarının uyarmasını gerek kalmadan daha güçlü dile getirmiştir. Aşkını senle paytlaşıyor şarkılarında, tren rayında ölen bir adamın son isteğini söylüyor kulağına ve silahını evde bırakmanı söylüyor Cash.

Synecdoche, New York (2008)

"Well, fuck everybody.
amen."




INFO:

http://www.imdb.com/title/tt0383028/
http://en.wikipedia.org/wiki/Synecdoche,_New_York
http://www.sonyclassics.com/synecdocheny/
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=synecdoche+new+york

(en)heater director Caden Cotard (Philip Seymour Hoffman) is mounting a new play. His life catering to suburban blue-hairs at the local regional theater in Schenectady, New York is looking bleak. His wife Adele (Catherine Keener) has left him to pursue her painting in Berlin, taking their young daughter Olive (Sadie Goldstein) with her. His therapist, Madeleine Gravis (Hope Davis), is better at plugging her best-seller than she is at counseling him. A new relationship with the alluringly candid Hazel (Samantha Morton) has prematurely run aground. And a mysterious condition is systematically shutting down each of his autonomic functions, one by one.

Worried about the transience of his life, he leaves his home behind. He gathers an ensemble cast into a warehouse in New York City, hoping to create a work of brutal honesty. He directs them in a celebration of the mundane, instructing each to live out their constructed lives in a growing mockup of the city outside.

However, as the city inside the warehouse grows, Caden's own life veers wildly off the tracks. Somewhere in Berlin, his daughter is growing up under the questionable guidance of Adele's friend, Maria (Jennifer Jason Leigh). His lingering attachments to both Adele and Hazel are causing him to helplessly drive his new marriage to actress Claire (Michelle Williams) into the ground. Sammy (Tom Noonan) and Tammy (Emily Watson), the actors hired to play Caden and Hazel, are making it difficult for the real Caden to revive his relationship with the real Hazel. The textured tangle of real and theatrical relationships blurs the line between the world of the play and that of Caden's own deteriorating reality.

The years rapidly fold into each other, and Caden buries himself deeper into his masterpiece. As he pushes the limits of his relationships, both personally and professionally, a change in creative direction arrives in Millicent Weems (Dianne Wiest), a celebrated theater actress who may offer Caden the break he needs.--© Sony Pictures Classics


(tr) Synecdoche, New York Charlie Kaufman'ın yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı 2008 yapımı film. Tam bir son filmi. Bir insanın obsesiflerini, yanlızlığını, sıkıcılığını ve kararsızlığını ortaya koyuyor.Sıkıcı ama genel olarak toparlıyıcı bir film. Filmdeki isimleri ve karakterleri takip etmeye gerekmiyor bu arada. Zaten kendi içinde öyle gerektiriyormuş gibi duruyor ki aslında yaşadığımız hayattın içindeki geçen sınırsız kişi sayısını gösteriyor bu durum. Şöyle bir iki monolog aldım sonlara doğru,

Bir tiyatro yönetmenin kendi yönettiği son tiyatrosu kendi hayatıdır. Ve orda kendisini oynayan adam intahar eder. Cenazesi gene tiyatroda canlandırılır ama peder bir konuşma yapar,

"her şey senin düşündüğünden daha karmaşık. doğru olanın sadece 10’da 1’ini görüyorsun. verdiğin her karardan etkilenecek milyonlarca şey var. her seçim yaptığında hayatını mahvedebilirsin. ama belki aradan 20 yıl geçer. ve asla sen asla ama asla neden böyle olduğunu anlamayabilirsin. ve doğru işi yapmak için yalnızca tek şansın vardır.sadece dene ve boşanmanın nedenini bulmaya çalış. ve kader diye bir şeyin olmadığını söylerler. herkes kendi kaderini belirler ve dünya ne kadar uzun devam ederse etsin sen sadece saniyelik zaman dilimi için buradasın. zamanın büyük kısmı ölüyken ya da doğmamışken harcanır. ama yaşamak varken sen gelip birinin her şeyi düzeltmesini bekliyorsun. bir telefon için, bir mektup için ya da bir bakış için yıllarını harcıyorsun. ve gelecek gibi görünmesine rağmen asla gelmiyor. sonuçta zamanını hayal meyal bir pişmanlık ya da gerçekleşmesi imkansız bir umut ile geçiriyorsun. sana bağlılık hissettiren bir şey. kendini bir bütün hissetmeni sağlayan şey. sevildiğini hissetmeni sağlayan bir şey. gerçek şu ki çok kızgınım. ve gerçek şu ki lanet olsun çok mutsuzum. ve gerçek şu ki çok yalnız kaldım ve çok uzun süre çok acı çektim. ve yalnız kaldıkça bütün bu süreç zarfında iyiymişim gibi davrandım. nedenini bilmiyorum. belki herkes kendi dertleriyle ilgilenirken benim zavallılığımı duymak istemediği için. pekala, herkesin amına koyayım. amin"





Bu da son,

saat 7:44. uyuyorsun. saat 7:45. uyan. hayatta sahip olamayacakların ve sahip olduğun tek sey; yalnızlığın hakkında rilke’nin muhteşem sözcükleri ile güne başla. kahvaltını yaparken gazeteyi oku. 14 ekim 2005. herşey olması gerektiği gibi. 17 ekim 2005. başkalarının hayatlarında önemli olan, ama sana hiçbir şey ifade etmeyen birkaç kişinin öldüğünü oku. 2 kasım 2005. hayatlar akıp gidiyor. o okuduğun gazete sayfasında, izlediğin televizyonda, baktığın binalarda hep kendini gördüğün hayatların senin hayatından hiçbir farkı yoklar. çünkü herkes senin gibi hayalkırıklıkları, üzüntü, sevinç, saçmalık yaşıyor. zaten o yüzden hep yalnızız ve kendimiziz. sen caden’sin. adele, hazel, claire, olive’de öyleler. yani kendileri, ama senin için o insan sadece bir insan değil. sen onlar oluyorsun. onlara öyle anlamlar yüklüyorsun ki bir gün işler ters gittiğinde, seni terk ettiklerinde uğradığın hayal kırıklığının yerini hiçbir şey dolduramıyor. kelimeler düğümleniyor, acı çekıyorsun, zorlanıyorsun nefes almaya. değişikliklere karşı zaafın oluşuyor. hiçbir şey leke kalmamalı hayatında. siliyorsun herşeyi. bir temizlik manyağı olacak kadar takıntılısın artık. aslında herşey o kadar basit ki. sen birini istiyorsun onunla oluyorsun, o bir gün başkasını istiyor. seni hayalkırıklığına uğratıyor. sen kendi hayatını yaşarken onun kendi hayatını yaşamasına tahammül edemiyorsun. o kadar benciliz ki! kendi hayatlarımızı bir tiyatro sahnesinde yıllarca sahneyecek kadar benciliz. kimse izlemesin umrumuzda değil. sadece ben izleyeyim. doğru olan benim hayatım neşesi, üzüntüsü, acıları olsun. şimdi tek bir soru soruyorum size. herkesin kendi hayatını yaşamak istemesi bir suç mudur?

artık heyecanlı ve gizemli hayatın geride kaldı. yaşadın, anladın ve hayal kırıklığına uğradın. onlar da başkaları tarafından hayal kırıklığına uğradılar. yapacak birşey yok. yaşamaya devam et. sen sadece yaşamını sürdürmen için işini yapmaya devam et. artık onu da nasıl yapacağını biliyor musun? bu şehirde milyonlarca insan var ve hiçbiri diğerinden fazla değil. onlar sadece kendi hikayelerinin başrolu oynayan, kendilerine verilen ‘yaşama’ görevini yapan insanlar. sen de sadece yaşa. yaşadıkça hiçbir şeyin değişmediğini göreceksin. hayat o kadar basit ki!

saat 7:44 şimdi buradasın. saat 7:45. şimdi artık yoksun.

sadece bencil değil üstelik çok da zayıfız. sıradan yaşamamız için ihtiyacımız olan tek şey, birilerinin bize yapmamız gerekenleri hatırlatması. yat. uyu. kalk. işe git. hastalan. temizlik yap. gül. konuş. sür. dur. bağır. selam ver. yalnız kal. ağla. acı çek. özlem duy. dişçiye git. şarkı dinle. tekerleme öğren. yat. uyu. kalk. işe git. hastalan...............öl.

Trailer:

http://www.youtube.com/watch?v=XIizh6nYnTU


Download:

Synecdoche.New.York.LIMITED.DVDRip.XviD-iMBT


http://rapidshare.com/files/203147411/synecdoche.part01.rar
http://rapidshare.com/files/203149344/synecdoche.part02.rar
http://rapidshare.com/files/203151209/synecdoche.part03.rar
http://rapidshare.com/files/203152964/synecdoche.part04.rar
http://rapidshare.com/files/203154791/synecdoche.part05.rar
http://rapidshare.com/files/203126355/synecdoche.part06.rar
http://rapidshare.com/files/203128475/synecdoche.part07.rar
http://rapidshare.com/files/203130481/synecdoche.part08.rar
http://rapidshare.com/files/203132574/synecdoche.part09.rar
http://rapidshare.com/files/203134668/synecdoche.part10.rar
http://rapidshare.com/files/203136908/synecdoche.part11.rar
http://rapidshare.com/files/203138831/synecdoche.part12.rar
http://rapidshare.com/files/203140952/synecdoche.part13.rar
http://rapidshare.com/files/203142967/synecdoche.part14.rar
http://rapidshare.com/files/203144753/synecdoche.part15.rar
http://rapidshare.com/files/203145551/synecdoche.part16.rar


Torrent:


Synecdoche.New.York.LIMITED.DVDRip.XviD-iMBT

http://thepiratebay.org/torrent/4742887/Synecdoche.New.York.LIMITED.DVDRip.XviD-iMBT_NoRAR

Subtitles:

http://www.turkcealtyazi.org/mov/0383028/synecdoche-new-york.html
http://divxplanet.com/sub/m/19345/Synecdoche-New-York.html
http://subscene.com/Synecdoche-New-York/subtitles-75795.aspx

Dvd Covers:

http://www.cdcovers.cc/search/dvd/synecdoche

Sıradan Hayatın Boktanlığı

Her sabah kalkıp günümüzün ne olabileceğinin tahminsizliğiyle yaşıyoruz hayatı. Aslında önümüzde bir hayat yok. Düzen var. Düzen içine girip çıkmalarla hayatımızı sürdürüyoruz.


Kalkıyoruz, geceden kalma elbiselerimizin yerini kendimizi ifade ettireceğimiz boktan bez parçaların içine girip işe gidiyoruz yada okula yada ne sikimse onu yapıyoruz. İşe geç kalmayı marifet ya da kusur sayıyoruz. Okulu asmayı, buluşmayı kaçırmayı da. Yapmanız gerektiren şeyleri yapıyoruz sonuçta. Düzenin çocuklarıyız hepimiz. Hiç bir zaman dışında olamadık. Tvlerin önünde ebevynler tarafından büyütüldük. Çizgi filmler bizim için yapılmıştı. Büyüklerin ağzından çocuk hikayelerini dinlemiştik. Aslında hiç biri bize ait değildi. Kendi hiyaraşilerin kusmasıydı hepsi. Düzenli olmaya itildik. Tek tip giydirildik, tek tip olmaya zorlandık, kendimizi ispatlamaya zorlandık, sünnet ettirildik yada saçımız uzatılıp bağlandı hep. Başkalık her zaman dejenere olmaktı toplumda. Biz hep sıradandık ve ona zorlandık. Ergen olduk sonra. Sinirliydik. Birşeylere kızıyorduk ama hep tasmalandık gene. Sıradan olmaya zorlandık. Amacın olmalıydı yada bir hedefin. Yoksa yok olacağın bu hayatta denildi. Durduk, durulduk gene. Sistem köpeği olduk sonra. Başkaların düşüncelerini seslendirdik yüksek sesle. Başkaları için yaşadık. Aşklarımızı , kavgalarımız, sevişmelerimizi. hep başkaları için yaşadık. Sıradan şeyleri sıradışı saydık. En ufak duygu yoğunluğunda mutlu olduk. En ufak mutsuzlukta intihara sürüklendik. Hatalı değildik hiçbir zaman. Arabesk yaşamda yer alıyorduk. Suç ya kaderdi ya da başkalarındı. Öyle inandırıldık. Kimse kötü değildi. Şeytan vardı dünyada ve herşeyi o yapıyordu. Hep suç başkasındaydı.

Ve bir an tokat geldi bir yerden. Ne yapıyorum dedim bu hayatta. Aslında başkaların hayatlarını yaşıyordum. Sonuçta bir bok olmuyordu hayatta. Toplum beyne mastırbasyon yaptırıp durduğunu anladım geçen zaman boyunca. Değişmen gerektiğini düşünüyorsun. Ama girmişin çarkların, dişlilerin arasına. Kurtulamıyorsun. Sonuçta acıyı farkediyorsun ve bu acı hissediyorsun artık. Çarklar etlerini eziyor. Yaşadığın herşeyi bir başkasınında yaşadığını anlıyorsun. Farklı değilsin. Sıradansın ve yapacak hiçbirşeyin yok artık. Kurtulmaya çalışıyon ama her adımında geri çekiliyon. Yapışmışlar yakana. Bırakmıyorlar. Bağımlı olmuş gibisin bu hayata. Ölüm tek çare görülüyor şu anda diyorsun. Aslında itildiğin durum orası olduğunu fark ediyon. Hiç kimsesindir. Ve farkındılığınla ölmen daha iyidir. Haşeratsın şimdi. Bir sabah karafatma olarak uyanmışsındır. Sonuçta her intiharın, ayıplanacak bir ölümdür. Düzenin nedeni olacaktır ölümün. İpleri bırakmamayı deniyorsundur şu anda. Ama devam ediyor hayat. Don kişotmuyum lan ben diyorsun bir yandan. Sikmişim dünyayı ve insanları diyon içinden ama değişen gene bir bok yok. Herşey ayarlanmış ilerliyor. Tvler dünyada katillerin tecavüzcülerin hırsızların olduğunu haykırıyor, Filmin sonunda gene yakalnıyor tüm suçlular. Sen mutlu yaşamana devam ediyon. Mutlusun şu anda. Sırdanlığın boktanlığıyla.

Sinemada Mükemmeliyeti Aramak


Sinema sömürücüsü olup, artık çok uç noktalarda gezenen bir adamın isteğidir yazacaklarım. Aslında her türlü film falan filan izleyince oluşuyor bu durum. 50 maddelik bir liste olarak altta geçer istenilenler,

1. içinde gey varsa izlemem. artık bu konuda çok hassasım.
2. içinde en ufak ROMANS varsa izlemem.
3. içinde fazla rap müzik varsa izlemem.
4. ZENCİler arasında geçiyosa izlemem! amerikanın çingeneleri...
5. ÇEKİK gözlülerin arasında geçiyosa izlemem. siktirsin cüceler...
6. alaman filmi izlemem. pis naziler! ben de bütün halkları kucaklıyom
sanki, haha. neyse, soğuk insanlar, o yüzden.
7. ayrıca AVRUPA kıtasından yunan, ispanyol ve fransız filmi olabilir,
gerisini izlemem! (italyanlar konusunda mütereddidim biraz)
8. ASYA ve afrikadan hiçbir şey izlemem. (amerika kıtasından hepsi
olur, kuzey, güney. avustralya'ya da sıcağım.)
9. tarihsel filim izlemem.
10. toplumsal-politik filim izlemem. fakir edebiyatı da izlemem tabii.
11. cıvık komedi izlemem.
12. içinde fazla hareket, gürültü, ekşın varsa izlemem.
13. içinde melodramatik şeyler varsa izlemem.
14. içinde eksantrik karakterler varsa izlemem.
15. fantastik ve bilimkurguysa izlemem.
16. içinde fazla GENÇ insan varsa izlemem. sevmiyorum genç insanı.
17. içinde ÇOCUK karakter varsa izlemem. nefret ederim çocuklardan.
(kız çocuksa belki olabilir, 15 yaşında kız çocuğu falan olur mesela,
haha)
18. içinde fazla YAŞLI insan varsa izlemem. bunaklarla işim olmaz.
19. savaş filmi izlemem.
20. belgesel izlerim, ama burda normal filim arıyorum, o yüzden o da olmaz.
21. western izlemem.
22. animasyon izlemem. nefret ederim. seveni de sevmem.
23. biyografik filim izlemem.
24. çok sevilen, popüler filim izlemem. boktan demektir.
25. hümanist filimse izlemem!
26. politically correct bişeyse izlemem.
27. ESKİ filim izlemem. 90 sonrası olacak. bıraktım eskilere takılmayı.
28. DUYGULU, duyargalı filim izlemem. karı kız izlesin onu.
29. içinde çok KADIN varsa izlemem. (ama kadın eli değmesi tercih
sebebi olur bilakis! kadın yönetmense artı puan.)
30. ÇİRKİN kadınlar varsa izlemem. (yakışıklı, dalyan boylu adamlar da
olmasın. sinirimi bozuyo)
31. mafya-gangster filmi izlemem.
32. ailelerle, topluluklarla, gruplarla ilgili filim izlemem. müstakil
insanlar olacak.
33. ticari filim izlemem.
34. sürpriz sona dayalı filim izlemem.
35. UZUN film izlemem. 2 saatten az olmalı. epik/görkemli/destansı
filimlere kafam girsin. küçük olsun benim olsun.
36. POSTMODERN, cin fikirli filim istemem (hele böyle charlie kaufman
tarzı). sağa sola göndermeli filim de izlemem. göndermelere karşıyım.
37. DENEYSEL filim izlemem. ancak istisnai bişey olması lazım. kasıntı
sanat filmi de izlemem.
38. masalsı veya insanın içini ısıtan, SICACIK filim istemem! amelie
hayranlarına falan kafam girsin. soğuk olsun ak. ancak erotik anlamda
sıcaklığa sıcak bakarım.
39. HEYECANLI/atraksiyonlu/sürprizli filim istemem. sıkılıyorum heyecanlı şeylerden.
40. ANARŞİK filim izlemem. gençler izlesin.
41. içinde SEAN PENN ve ekşi suratı varsa izlemem.
42. TİTREK KAMERA ile dramatik olmaya çalışan filim izlemem. (son 2
madde ve birçok başkasına örnek bi filim olarak, bkz: 21 Gram)
43. AİLECEK izlenebilicekse izlemem.
44. iyiler kazanıyosa izlemem.
45. PUZZLE tarzı filimse izlemem.
46. IMDB puanı çok yüksekse izlemem.
47. çok karakterli, çok öykülü, dallanıp budaklanan filim izlemem.
48. ALATURKA, zeki demirkubuz falan tarzı bişeyse izlemem.
49. TOKAT gibi, çarpıcı bir filmse izlemem. çarpılmak falan
istemiyorum. koltukta kaykılacağım filim olsun.
50. başkarakter ŞİŞKOysa izlemem.

Var mıdır böyle bir şey, söyle Abidin?