Spring Forward (1999)



hakkında-/-info:
http://www.imdb.com/title/tt0156096/
http://www.sinemalar.com/film/35207/Spring-Forward/
http://www.metacritic.com/video/titles/springforward?q=Spring%20Forward

Birbirinden farklı iki insanın hayatı bir kasabada üstelik çevre düzenleme işinde kesişir. Her birinin farklı sorunları ve farklı görüşleri vardır. Ama film boyunca birbirlerini daha iyi anlayacak ve kendi içlerinde doğruyu bulacakları kendileridir. 1999 yapımı Spring Forward, Tom Gilroy'nin hem yazıp hem yönettiği ilk filmi. Başarılı bir bağımsız film olarak öne çıkıyor.

SPRING FORWARD focuses on the friendship between two men who are employees of the parks department in a small New England town. As the seasons change, so does the relationship between these two characters. The film is divided into seven vignettes, each of which spotlights an honest, open conversation between the two friends. Liev Schreiber and Ned Beatty play the lead roles in this heartfelt film directed by Tom Gilroy

fragman-/-trailer:
http://youtu.be/8GO_TqAWKlM

indir-/-download:
Spring.Forward.(1999).DVDRip.XviD
http://bit.ly/hcIEym
yada-/-or
http://rapidshare.com/files/456612957/forward1999spring.part1.rar
http://rapidshare.com/files/456612960/forward1999spring.part2.rar
yada-/-or
http://www.filesonic.com/file/576621864/forward1999spring.part1.rar
http://www.filesonic.com/file/576621944/forward1999spring.part2.rar

ed2k:
Spring.Forward.(1999).DVDRip.XviD.avi

altyazı-/-subtitles:

http://divxplanet.com/sub/m/12088/Spring-Forward.html
http://sinema.yedincigemi.com/7g-34098-Spring-Forward.html
http://www.turkcealtyazi.org/mov/0156096/spring-forward.html
http://www.podnapisi.net/ppodnapisi/search?tbsl=1&asdp=0&sK=Spring+Forward&sJ=0&sY=

The Snowman (1982)

The Snowman (1982) from Aelsi on Vimeo.


1982 yapımı ingiliz animasyonu. noel ruhu, macera, ve arkadaşlık ögelerini işler.

Vincent - Tim Burton (Türkçe Altyazılı)

Vincent - Tim Burton'un kısa filmi(Türkçe altyazılı) from Kısafilmci on Vimeo.

Cenevre'den Anti-WTO Protestoları - 28.11.2009








http://www.indymedia.org.uk/en/2009/11/442437.html

Videolar
http://www.youtube.com/watch?v=aB_rDhPEVJ0
http://www.youtube.com/watch?v=XbCwxQeNOwk
http://www.youtube.com/watch?v=lxECiPCntt4
http://www.youtube.com/watch?v=FWvJQUAiNgk
http://www.youtube.com/watch?v=loxiNa5ZIS0

Short Movies About Something


Right Place(2005)




Kosai Sekine tarafından çekilen bu kısa film bir çok festivalden ödülle dönmüş. Düzen takıntısı olan bir adamın iş hikayesini kara komedi tadında anlatıyor.


Sweet(2000)




Pete Sweet adlı şahsın hayatının belli bir kesmini anlatan bu kısa ise Pete Sweet'in hayali bir kızla yani "Poppy" ile olan seks macerasını içeriyor. Eğlenceli bir kısa.

http://en.wikipedia.org/wiki/Sweet_%28film%29


The Best Cigarette





There are many that I miss
having sent my last one out a car window
sparking along the road one night, years ago.

The heralded one, of course:
after sex, the two glowing tips
now the lights of a single ship;
at the end of a long dinner
with more wine to come
and a smoke ring coasting into the chandelier;
or on a white beach,
holding one with fingers still wet from a swim.

How bittersweet these punctuations
of flame and gesture;
but the best were on those mornings
when I would have a little something going
in the typewriter,
the sun bright in the windows,
maybe some Berlioz on in the background.
I would go into the kitchen for coffee
and on the way back to the page,
curled in its roller,
I would light one up and feel
its dry rush mix with the dark taste of coffee.

Then I would be my own locomotive,
trailing behind me as I returned to work
little puffs of smoke,
indicators of progress,
signs of industry and thought,
the signal that told the nineteenth century
it was moving forward.
That was the best cigarette,
when I would steam into the study
full of vaporous hope
and stand there,
the big headlamp of my face
pointed down at all the words in parallel lines.

Billy Collins

Çok şey var özlediğim
sonunucusunu göndermişim bir arabanın camından
yanarken yol boyunca bir gece, bir yıl önce.

Müjdeleyendir, hiç kuşkusuz:
yaman bir sevişmenin ardından, kıvılcımlanan iki uç
yalnız bir geminin ışıklarıdır şimdi,
uzun bir akşam yemeğinin sonunda
beraberinde gelecek olan daha çok şarapla
süzülen bir duman halkası şamdana;
ya da bembeyaz bir kumsalda,
tutulan, yüzmekten hala ıslak parmaklarda.

Nasıl da buruk şu noktalama işaretleri
ateşin ve davranışın payına düşen;
ama en iyisiydi öyle sabahlarda
ufak bir şey yazmaya koyulduğum
daktiloda,
güneş parlardı penceremin camında,
belki de biraz Berlioz arka planda.
Giderdim kahve için mutfağa
ve dönerdim yine sayfanın başına,
evirip çevirip sarmalayıp,
yakardım birini daha, ve hissederdim
kahvenin acı tadına karışan yalın keyfini.

Olurdum işte o zaman kendimin lokomotifi
sürüklerdim peşimden geri döndüğüm iş gibi
küçük duman haleleri,
gelişimin göstergesi,
çalışmanın ve düşünmenin işaretleri,
on dokuzuncu asrın simgesi
sürekli ilerleyişti.
İşte buydu en iyi sigara,
çalışma odamı duman altı bıraktığımda
umut dolu sis tabakasında
dikilirdim oracıkta,
yüzüm olurdu sanki bir otomobil farı
vururdu paralel çizgilerdeki tüm sözcüklere ışığını.



Yukardaki dizelerin sahibi olan Billy Collins son dönem Amerikan edebiyatında adı geçen en önemli şairlerdendir. David Vaio tarafından yapılan animasyonu yani bu kısa Cannes'da 2005 yılında en iyi kısa ödülünü almıştır.



Güzel bir animasyon. 2000 yılında Bafta ve Oscar dahil 20 ödül kazanmış. Konusu ise bir gün babasıyla kızı uzun bir bisiklet gezisine çıkar ve baba kızına elvada diyerek sandalla uzaklaşır. Bu durum kızda uzun yıllar boyunca bırakacak hasret, özlem ve geri dönüş beklentisi oluşturur. Hayatının her bir köşesinde bunla yaşar. İlişkilerin zamanla soğuduğu bir dünyada özlemlerin ise daimi bir depresyona sürüklediği insanların kısa bir panoraması bir animasyon. İzlenmeli.

NFB 2009' Kısa Filmler Yarışması

The National Film Board of Canada (NFB) mayısta youtube üzerinden kısa film oylaması yapmıştı. Sonuçta bu üç filmden kazanan Sebastian's Voodoo kısası oldu. Bunlarıda buradan yayınlayım dedim,






Ahh bu arada NFB, Kanada'nın ulusal kısa ve animasyon koruma derneğidir. Hükümet tarafından finanse edilir. Sitesinde de Kanada'da çekilen yada Kanadalı yönetrmenlerin çektiği kısa filmler mevcuttur. Tavsiye edilir.

Resmi sitesi:



Hakkında Daha Fazla Bilgi İçin,

Entellektüel Modern Türk

Sinema dergisi, yani adı Sinema olan şu dandirik dergi 15.yıl özel sayısı vesilesiyle bazı atraksyonlara girmiş. Seyirci anketinin neticesini şurda gördüm :
http://forum.yedincigemi.com/index.php?showtopic=3021

Gördüğüm en beyin ölümü tadında liste olmuş. Çağan Irmak filmlerinin bütün Kubrick filmlerinden daha iyi olduğu anlaşılıyor. Bir de imdb'yi filan beğenmeyiz lan. türk insanına anket de yaptırmamak lazımmış demek.

Bu vesileyle düşündüm de, Türk seyircisi gerçekten de farklı bir insan türü. Şöyle ki; yurdumuzda en çok izlenen filimleri düşünürsek,tesadüf olamayacak bir sonuç ortaya çıkıyor. Babam ve oğlum, ıssız adam, recep ivedik, son olarak da nefes. Ortak özellikleri, küçük bütçeli ve dolayısıyla fazla promosyonu/reklamı yapılmayan, ama
sürpriz şekilde giderek popüler olmaları. Ünlü oyuncuların olduğu ve deli gibi promosyonu yapılan filimlere fark atmış hepsi. Burdan türk insanıyla ilgili nasıl bir sonuca varılabilir dersen, çok açık: Sürü psikolojisi.

Şimdi meselam amerikada promosyon en önem verilen şeydir, deli gibi bütçe ayrılır filan. Çünkü normal bir batılı seyirci mesela fragman izler, öyle karar verir filme gitmeye. Ya da tanıtımını görür, okur vs. bireyselleşme safhasını daha tamamlayamamış olan türk insanı ise kitlesel davranır. Kendi kişisel zevki sandığı şeyi tamamen kendi benzerlerinin (yani sürüsünün) zevkine endekslemiştir. Yani batıda
promosyon sistemi işlerken yurdumuzda dedikodu düzeneği belirleyicidir. Genç kızlar kendi sürülerine ıssız adam filminde nasıl hönküre hönküre ağladıklarını yaymıştırlar. Sürüden sürüye yayılan mütevazı bir filim yavaş yavaş kitlesel histeriye dönüşerek en popüler filim olmuştur. İvedik örneğinde, tuvalet şakalarına bayılan ortaokullu veletler kendi sürülerine internetten vs. yaymıştır. Babam ve oğlum'da, yaşça daha büyük bir sürü, aile melodramlarını seven kendi benzerlerine... Nefes'te de yayılan esas sürü, cahil ve dolayısıyla milliyetçi, genç türk delikanlıları sürüsü olsa gerek. Bu sefer de yutub sürünün ağırlıklı yayışma ortamı olmuş sanırsam.
Aslında bir hollywood yapımcısı yurdumuz seyirci tipolojisine sahip olmak için neler vermez. milyonlarca doları promosyona ayırmasına gerek kalmaz. şöyle, filmin hitap edebileceği sürüden bir sample alarak öngösterimler düzenlese yeter. Mesela gençlik filmiyse, git bir dershaneye, okula falan, bedava öngösterim yaptır. sonra nasıl olsa
kızlar koşar msne, sürüdaşlarına yayarlar hemencecik.

Düşününce tabii sadece sinemaya has değil. Misal, rock ve yabancı müzik dinleyen türk insanını ele alalım. Bu insan türü hep aynı şeyleri dinler. Kendi ülkelerinde bile fazla ilgi görmeyen bazı gruplar, sürü mantığıyla yurdumuzda delice ilgi görür. Mesela dream theater tarzı demode şeyler dinlemek zorundasın türksen. anathema
falan da şart. Metal ve progressive dinlemiyorsan zaten ecnebi olursun. Alternatif müzikten placebo ve the cure dinlemek zorundasın. Bunları kendi ülkelerinde dinleyen azdır, ama türksen sevmek zorundasın, yoksa seni adamdan saymaz rock sürüsündekiler. Metalika, pink floyd, son dönemde de radiohead zaten allahın emri. Yan gözle baksan yandın. Yaşça daha büyük ve entel takılıcaksan cohen'e bayılmak zorundasın. Diğer şarkı yazarları olmasa da olur. dylan'ın one more cup of coffee şarkısını bilsen yeterli. dünyada dinlenen ilk 100 dylan şarkısı içine ancak girer, ama önemli değil. (absürd bir örnek olarak, bu aşk şarkısının ekşisözlükte 100 tane entrysi varken, dylan'ın dünyada en popüler olan, tangled up in blue ve just like a woman gibi
aşk şarkılarının ise bunun sadece onda biri kadar entrysi var! Canına yandığımın sürü sevdası...)
Tabii sadece bu tarz müzikte de böyle değil. dünya müzikleri olsun, caz olsun, new age olsun vs. edebiyat desen keza. tutunamayanlara bayılmak zorundasın. okunacak gibi bişey olmaması önemli değil. mesela, onun gibi bir modernist deneme olan, ama ondan çok daha iyi ve derinlikli bir kitap olan Anayurt Oteli'ni, ya da yabancı
modernistleri, post-modernistleri vs. okuyan pek çıkmaz (misal, atay'ın konseptini arakladığı Nabokov'un Pale Fire kitabının türkçesini bulmak bile baya zordur. Hasıl-ı kelam, türk insanı hep kendi yerel benzerinin hazzına, zevkine kendini endekslemiştir kendisini. kendi başına sinemanın ya da müziğin derinliklerine,
dünyaya açılmaya niyeti yoktur. sürünün rahatlığına kapılmıştır. arkadaşlarından, akranlarından hazır zevkler edinebilecekken kim uğraşsın farklı şeyler aramakla, di mis?

Well, fuck the Turks. Amen.

Bu manifesto derided ait olup, hakkı verlip yayınlanmıştır.

Bunny Munro'nun Ölümü




Nick Cave'in bu ikinci romanı büyük bir umutla bekledikten sonra, geçen haftalarda elime geçti. Baya bir umutla bakıyordum kitaba. Özellikle kitabın ön yüzündeki resim bana baya umut veriyordu. Arkasını çevirip kitap hakkında ufaktan bilgi edineyim dedim.

'Sonum geldi' diye geçirir içinden Bunny Munro, yakında ölecek kimselere özgü, ani bir farkındalıkla…'

Kapı kapı dolaşıp kozmetik ürünleri satan, gözü dönmüş bir adam. Bitmek bilmeyen alkol mesaisi. Darmadağınık, grotesk, çekilmesi zor bir hayat. Dışarıda şeytan boynuzları takmış halde cinayet işleyen ve merkeze giderek yaklaşan bir katil. Birbirini andıran ve her biri diğerinden beter otel odaları. Anlık hazlar. Babasını bütün kalbiyle seven, 9 yaşında bir çocuk. Ve tutunmaya çalıştıkça savrulan, kayıp, zihni kadınlara odaklı bir adam: Bunny Munro.

Nick Cave'in yirmi yıllık bir aranın ardından yazdığı Bunny Munro'nun Ölümü, sanatçının karanlık ve hüzünlü sesinin sayfalarında çağladığı, zamanımız yeraltı edebiyatının unutulmaz bir klasiği olmaya aday, esprili, dokunaklı, yoğun ve kült bir roman.


Üste yazılanları okuduktan sonra, baya bir umutla ve heyecanla başladım okumaya. Çok fazlada sürmedi zaten. Bir iki günde bitti iki yüz küsürlük kitap. Memnuniyetsiz bir kitap okumanın yanı sıra baya kendini okutan bir kitap olduğunu anladım sonuç olarak. Baya garip bir duyguydu aslında. Çıtayı baya yukarı koymaktan kaynaklanan bir durum.Bu yüzden fazla da suç bulamıyorum kitaba. Vasat kelimesi belkide bu durum için yaratılmıştır.

Kitabın içeriğine gelirsek de, bir pazarlamacının am ve sik arasında gidip geldiği ve bunun etrafında oluşturduğu bir yaşamın sonucu kendi sonunu hazırlaması hikayesidir. Baya bir karamsar havada ve günlük sokak ağzı kullanmıştır ki Nick Cave farklı bir şeyde olması imkansızdır. Birde Kylie Minogue ve Avril Lavigne vajinaları hakkında genel bir bilgi edinelebilir bu kitapta.

Sonuçta 18 milyon gibi bir fiyatıyla, bu kitaba verdiğin para, götüne girmiş mi girmemiş arasında bir bıçak sırtında hissettirdiği için okunması vicdan ve meraka bırakılmıştır. Ahh üstelik Nick Cave kitabın ruhuna yönelik de bir playlist bırakmıştır ortalığa. Dinlenmesi tavsiyedir.

What to Do in Case of Fire? / Was tun, wenn's brennt? (2001)



INFO:
Gregor Schnitzler, 101 min, Germany
http://www.imdb.com/title/tt0207198/
http://en.wikipedia.org/wiki/What_to_Do_in_Case_of_Fire%3F
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=was+tun+wenn%27s+brennt
http://aydanizlenimler.blogspot.com/2009/03/was-tun-wenns-brennt.html

(tr) Schnitzler'in 2001 yapımı Was tun, wenn's brennt? filmi herşeyden önce ideallerimize ne oldu sorusunu suratımıza çarpıyor. 80'li yılların sonunda Berlin'in bir ada olarak Doğu Almanya'nın ortasında olduğu zamanlarda Berlinli altı anarşist Alman genç türlü eylemlerle, sisteme karşı duruşlarıyla, polis çatışmaları ile günlerini geçirmektedirler. Bu anarşist gençlerin 80'lerin sonunda bir villaya yerleştirdikleri ev yapımı tuhaf bombanın (!) tutup 2000 yılında patlaması, 12 yıl aradan sonra bir araya gelmelerini sağlıyor. Çünkü bombanın patlamasıyla aralarında bir devlet görevlisinin de bulunduğu iki kişi yaralanınca polis bombacıları bulmak üzere harekete geçiyor. Yapılan bir polis baskınında bombayı yapan grupta bulunan Tim ve Hotte’nin evindeki eşyalara da el konuluyor. Üstelik bu eşyaların arasında grubun bombayı yaparken kendi görüntülerini çektikleri bir film de var. Böylece 80'lerin hızlı anarşistleri mecburiyetten bir araya gelerek filmlerini polis izlemeden emniyet müdürlüğünden almak üzere bir plan yapıyorlar.

Altı anarşist gence gelince, aradan geçen 12 yılda gruptan değişmeyen 2 kişi sadece Tim ve Hotte'dir. Gruptaki diğer gençlerden Nele artık iki çocuk annesidir. Maik zengin bir reklamcı olmuştur. Terror şimdi bir hukukçu olarak arkadaşlarının karşısındadır. 80'lerde Tim’in sevgilisi olan Flo ise şimdilerde zengin bir adamla evlilik hazırlıkları içerisindedir. Eski filmlerini emniyet merkezinden alamazlarsa kariyer, aile, huzurlu yaşam (!) diye bir şey kalmayıp tümü hapse düşebilecektir. Bir araya gelirler, geçmişlerinin muhasebesini yaparlar, artık birbirlerine karşı yok olmuş güvenlerini oluşturmaya çalışırlar ve filmi ele geçirme planlarını uygulamaya geçerler.

(en) What To Do In Case of Fire? tells the humorous and touching story of six former creative anarchists who lived as house squatters in Berlin during its heyday in the 80s when Berlin was still an island in the middle of the former eastern Germany. At the end of the 80s they went their separate ways with the exception of Tim and Hotte, who have remained true to their ideals and continue to fight the issues they did as a group. In 2000, with Berlin as Germany's new capital, an event happens forcing the group out of existential reason to reunite and, ultimately, come to grips with the reason they separated 12 years ago. Written by Sujit R. Varma

In 1987, in Berlin, six young idealistic anarchic activists leave a handcrafted bomb in a mansion. Only thirteen years later the bomb explodes, wounding two persons. The police force, under the command of the experienced inspector Manowsky, investigate the terrorist act and go to the old apartment, where Tim and the crippled Hotte live, collecting all possible evidences, including many films. One of these films show the group making the bomb, and Hotte and Tim decide to find the former four members of their group to tell them that they may go to jail, if the investigation watch the film. Maik is a successful man working in an advertisement agency; Terror is a lawyer; Nele is a mother of two children; and Flo is a mysterious wealthy woman. The group joins force and plots a plan to retrieve the film.

Trailer :
http://www.imdb.com/video/screenplay/vi1071776025/



Almanca + Türkçe Altyazılı (German with Turkish Subtitles)

Watch Online / Online İzle :
http://www.archive.org/details/WhatToDoInCaseOfFire

Screenshot:
http://img260.imageshack.us/img260/7997/sswhattodoincaseoffire.jpg

Download
Http Direct Link
http://www.archive.org/download/WhatToDoInCaseOfFire/WhatToDoInCaseOfFire.avi

Rapidshare
DVDRip (Turkish + English subtitles & dvd covers included) (subtitles not hardcored)
http://rapidshare.com/files/312882287/wastunwennsbrennt.part1.rar
http://rapidshare.com/files/312902814/wastunwennsbrennt.part2.rar
http://rapidshare.com/files/312923386/wastunwennsbrennt.part3.rar
http://rapidshare.com/files/313804931/wastunwennsbrennt.part4.rar
http://rapidshare.com/files/313828559/wastunwennsbrennt.part5.rar
http://rapidshare.com/files/313853165/wastunwennsbrennt.part6.rar
http://rapidshare.com/files/313877859/wastunwennsbrennt.part7.rar
http://rapidshare.com/files/313883133/wastunwennsbrennt.part8.rar
Şifre yoktur/ No password



Çark (1987)




INFO:
Muzaffer Hiçdurmaz, 81 Min, TR
http://www.imdb.com/title/tt0487528/
http://www.sinema.com/film/6066/cark
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=%C3%A7ark


(tr)
yönetmen muzaffer hiçdurmaz imzalı, kendisi de kıymeti de az bilinen 1987 yılı yapımı işçi filmidir.

filmin kayda değer özelliklerinden biri işçi sınıfının en örgütsüz ve en çok ezilen kesimlerinin yaşantısına kalın bir mercek tutuyor oluşu...

filmin kahramanı olan ve tarık akan tarafından canlandırılan işçi karakteri cam atölyesinden tersaneye, oradan da deri tabakhanelerine savrulup durur. güvencesiz, örgütsüz, kölece çalışma koşullarında iş arayarak ve çalışarak yaşamını sürdürür.

filmde söz konusu işkollarının yansıtılışı türkiye'de işçi sınıfının nasıl ve ne şartlarda çalışıp, yaşadığına dair canlı ve çarpıcı bir tablo sunar...

filmin bir başka özgün yanı ise, filmin çekilmesinden yaklaşık 20 gün sonra filmin doğal platolarından birini de oluşturan kazlıçeşme bölgesindeki deri-tabakhane işçilerinin filmin çekiliş aşamasından da esinlenerek greve gitmesidir. deri-iş'in örgütlediği bu grev etkili olmuş ve deri patronları çareyi kazlıçeşme'yi olduğu gibi tasfiye etmekte bulmuşlardı...

son olarak filmde gerçekten zengin bir oyuncu kadrosunun, kadroya yakışır bir oyunculuğun ve geniş bir figürasyonun olduğunu da eklemeden geçmeyelim.

ekşisözlük'ten alıntıdır.

Download
Cark.Tarik.Akan.Tv.RiP.By.Harmen.avi
http://rapidshare.com/files/309126539/Cark.Tarik.Akan.Tv.RiP.By.Harmen.part1.rar
http://rapidshare.com/files/309149821/Cark.Tarik.Akan.Tv.RiP.By.Harmen.part2.rar
http://rapidshare.com/files/309174074/Cark.Tarik.Akan.Tv.RiP.By.Harmen.part3.rar
http://rapidshare.com/files/309201011/Cark.Tarik.Akan.Tv.RiP.By.Harmen.part4.rar
http://rapidshare.com/files/309228446/Cark.Tarik.Akan.Tv.RiP.By.Harmen.part5.rar
http://rapidshare.com/files/309254394/Cark.Tarik.Akan.Tv.RiP.By.Harmen.part6.rar
http://rapidshare.com/files/309279719/Cark.Tarik.Akan.Tv.RiP.By.Harmen.part7.rar
http://rapidshare.com/files/309286023/Cark.Tarik.Akan.Tv.RiP.By.Harmen.part8.rar

ed2k
http://www.divxforevertr.com/index.php?showtopic=268712
http://forum.divxplanet.com/index.php?showtopic=147410

Earthlings (2007)


Nature, Animals, Humankind. Make the connection.

INFO:
Shaun Monson, 95 Min, USA, English
http://www.imdb.com/title/tt0358456/
http://www.earthlings.com/
http://tr.wikipedia.org/wiki/Earthlings
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=earthlings

(tr) Shaun Monson'ın yönetmenliğini, Joaquin Phoenix ve Persia White'in anlatıcılığını, Moby'nin müziklerini yaptığı 2003 yapımı belgesel. İnsan türünün kullandığı hayvan kaynaklı ürünleri elde ederken kullandığı "insanlık dışı" yöntemleri anlatır.
Belgesel hayvanların maruz kaldığı kötü muameleyi "evcil hayvanlar", "yemek", "giysi", "eğlence" ve "bilimsel araştırma" başlıkları altında anlatır. Belgeselde yönetmenin çektiği görüntülerin yanında gizli kamera çekimleri ve haberlerden derlemeler de bulunmaktadır.

(eng) Shaun Monson started to film in shelters around Los Angelos in 1999. After that, it took another 6 years to complete the film because of the difficulty in obtaining footage within these profitable industries. First feature film of "Nation Earth", a company established to produce documentary films on urgent issues. Earthlings is the first part of a trilogy. Right now, "Nation Earth" is working on the second part (UNITY), a documentary film about unifying the three parts of earth: nature, animals and humankind.

Trailer

Online İzle / Watch Online
http://www.archive.org/details/Earthlings-AnimalTestingAndTorture

Download
http://rapidshare.com/files/415249469/lingsearth.part1.rar
http://rapidshare.com/files/415270985/lingsearth.part2.rar
uyumlu türkçe altyazısı içindedir. (with tr subs)
--or--
http://rapidshare.com/files/237592190/linksssEaeri.part1.rar
http://rapidshare.com/files/237681100/linksssEaeri.part2.rar
http://rapidshare.com/files/237684517/linksssEaeri.part3.rar
http://rapidshare.com/files/237688393/linksssEaeri.part4.rar
http://rapidshare.com/files/237691791/linksssEaeri.part5.rar
http://rapidshare.com/files/237695954/linksssEaeri.part6.rar
http://rapidshare.com/files/237723983/linksssEaeri.part7.rar
http://rapidshare.com/files/237727362/linksssEaeri.part8.rar
Alıntıdır, Şifre yok. Türkçe Altyazı içinde.

Torrent
https://onebigtorrent.org/torrents/5442/Earthlings-2005
http://www.zamunda.net/details.php?id=91529&hit=1
http://btjunkie.org/search?q=earthlings
http://sharebus.com/index.php?showtopic=362906&hl=earthlings

Subtitles (Altyazılar)
http://www.podnapisi.net/ppodnapisi/search?tbsl=1&asdp=0&sK=earthlings&sJ=0&sY=&sAKA=1
http://www.opensubtitles.org/tr/search/sublanguageid-all/idmovie-20589
http://divxplanet.com/sub/m/12209/Earthlings.html
http://www.turkcealtyazi.org/mov/0358456/earthlings.html
http://sinema.yedincigemi.com/7g-17413-Earthlings.html

Gözmece



(tr) Gözmece, 28 mart 2006 tarihinde Diyarbakır’da yasanan olaylarda yer alan ve katledilen kürt çocuklarını anlatıyor.

Günümüzde de Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şırnak, Van gibi Kürt illeri ile Adana, Mersin, Hatay, İzmir gibi batı illerinde yaşları 13-17 arasında değişen yaklaşık 800 çocuk, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olarak, ‘yetişkin’ koşullarında yargılanıyor. Bir çocuk ise hala hapishanede tutuklu bulunuyor.

Çeşitli toplumsal gösterilere katıldıkları için tutuklanan ve haklarında 50 yıla varan hapis cezaları ile davalar açılan çocukların durumuna dikkat çeken bir belgesel gözmece. Gitmediğiniz – görmediğiniz; haber bültenlerinde adlarını duyduğunuz yerlerdeki kirli savaşı bir de çocukların dilinden dinleyin..

Ateşin,güneşin ve barikatın çocuklarına özgürlük.

(eng) war at kurdistan from the view of the children . freedom for the children of the fire, sun and the barricades.

Online İzle / Watch Online
http://www.archive.org/details/Gozmece
(turkish with english subtitles)

Download

http://www.archive.org/download/Gozmece/gozmece.avi

Kuşatılmış Yaşamlar


"Bir Depresyon Günlüğü"

Michel Houellebecq'in yazdığı bu roman, bir modern insan eleştirisi olarak yorumlanabilir. Kitabın arka tarafında kitabı çok iyi anlatan bir alıntı yapacağım.

"Bilişim sektöründesiniz. Çok gözde bir mesleğiniz var. İyi para kazanıyorsunuz. Temiz giyimli insanlarla dolu dev binalarda çalışıyorsunz. Steril bir hayat sürüyorsunuz. Arkadaşlarınız var. Ancak, göğsünüze bir ağırlık biniyor zaman zaman; üzerinize bir karamsarlık çöküyor; bir dalga gibi. Bir eksiklik var.
Bankacısınız. Çok gözde bir mesleğiniz var. İyi para kazanıyorsunuz. Temiz giyimli insanlarla dolu dev binalarda çalışıyorsunuz. Steril bir hayat sürüyorsunuz. Arkadaşlarınız var. Onlarla bowling oynuyorsunuz, bankacılıktan söz ediyorsunuz. Akıllı olduğunuz için mutlusunuz. Ancak çok çalışmak zorundasınız. Öyle ki, kazandığınız parayı harcayacak vakit bulamadığınız oluyor. Her an biri yerinizi kapabilir. Göğsünüze bir ağırlık biniyor zaman zaman; üzerinize bir karamsarlık çöküyor; bir dalga gibi kabarıyor, yüreğinize vuruyor.

Reklamcısınız. İşletmecisiniz. Mimarsınız. Ya da bunların hiçbiri değilsiniz. Gözde bir mesleğe sahip olmak, televizyonlarda gördüğünüz lar gibi ışıl ışıl gülücükler saçarak steril yerlerde yemek yemek istiyorsunuz. Beyaz gömlekler giymek ve dizüstü bilgisayarla dolaşmak istiyorsunuz. Ve göğsünüze bir ağırlık biniyor. İsyan ve kıskançlık karışımı bir duygu boğazınızdan gözlerinize doğru yükseliyor Hayattan kopuyorsunuz bu anlarda, daha doğrusu, yaptığınız her şeyin insan hayatı karşısında ne kadar sonuçsuz, ne kadar anlamsız olduğunu hissediyorsunuz. Ve bir gün durumunuz bir sözcüğün içine hapsediliyor: Depresyon."

Tatminsiz bir dünyadan, herşeyin daha da mekanikleştiği ilişkilerin metalaştığı bir dünyadan çıkan kahramınımız, yolun yarısındaki yaşıyla dünyayı ateşe veriyor artık. Tabi geçmişte yaşadığı aşkın acısıylada baş edebilmeye çalışıyor tüm roman boyunca ya da gözü önünde yitip giden bir kaybedeni izliyor. Ama dünyayı çok sert eleştiriyor. Küçük brujuvaların küçük çıkmazlarını gözlerine sokuyor. Çarkların dişlililerini gösteriyor bu roman herkese.


Michel Houellebecq, bu romanıyla kendi içinden çıkan bir canavarın dünyayı saldırmasını ve sonunda kendi kendini yok etmesini anlatıyor. Çok etkili bir roman. Biraz Fight Club havasında çokça da anarşist bir kitap. Okunmalıdır kesinlikle.

"Bana bütün insanların mutsuz olması gerekirmiş gibi geliyor, sonderec basit bir dünyada yaşıyoruz. Egemen olma, para ve korkuya dayalı bir sistem var- daha çok eril bir sistem, ona Mars diyelim; baştan çıkarma ve cinselliğe dayalı dişil bir sistem var, ona da Venüs diyelim. Ve hepsi bu kadar.Yaşamak ve başka bir şey olmadığına inanmak gerçekten mümkün mü?"

Fighting Fascism

It´s the End of the World and I Feel Fine

Fighting Fascism

Derrick Jensen

This week:
1.What?
2. Crispy Pigs
3. Hot in Roch City
4. Olympig Harassment
5. Vienna Occupation
6. Old school bank robber
7. Coal River Blast
8. 350 or 250
9. Modest Mouse
10. Torch Hypnosis

Spread the word

Watch online / Pozri si to online:
http://submedia.tv/stimulator/2009/10/31/fighting-fascism/
---or---
http://blip.tv/file/2791088/



Download
http://blip.tv/file/get/571mul470r-FightingFascism841.mp4

Balance - Christoph & Wolfgang Lauenstein



1990'da en iyi kisa film dalinda oscar, clermont-ferrand international short film festival'inde ozel juri ödülü, 1989'da da german film awards'da 'film award in silver' ödülü...

7 dakikada, hiç diyalog kullanmadan, sadece boşlukta bir platform, platformun üzerinde dengede kalmaya çalışan beş insan ve daha sonradan aralarına katılan bir müzik kutusu ile insanoğlunun bencilliğini, materyalistliğini ve koşullar değiştikçe yüzeye çıkan menfaatperestliğini gösteren bir stop motion çalışması. tabii sürpriz finalli !!



Download
http://rapidshare.com/files/286883213/25_Balance__Wolfgang___Christoph_Lauenstein__1989__.avi